Sosyal Hayatlarda Online Offline’a Karşı : Doğru Dengeyi Bulmak

Hayatlarımıza internet girmeden önce, sahip olduğumuz en yakın yazılı iletişim kanalı, ailelerimize, arkadaşlarımıza ve yazışma partnerlerimize el ile yazıp gönderdiğimiz mektuplardı. Düzenli telefon görüşmeleri, tekrarlanan aile toplantıları, partiler, etkinlikler vs. Bir bütün olarak, bu offline sosyal etkileşimler, bugün bizlerin online olarak deneyimlediği iletişimden çok daha derinlik içerir; çünkü en azından telefonla konuşurken karşımızdakinin sesini duyuyoruz ya da partide tanıştığımız birinin vücut dilini ve surat ifadesini okuyabiliyoruz.

İnternet ile birlikte hayatlarımıza pek çok yeni iletişim kanalı girdi. Son günlerde, emailleri, hızlı iletileri (IM) ve sosyal ağ sitelerini kullanmayı tercih eder olduk. Bunlar, daha önce kurduğumuz iletişim çeşitlerine benzemeyen devrim niteliği taşıyan araçlardır. İnanmak zor ki; dünyanın bir diğer ucundan bir yabancı ile saniyeler içinde iletişime geçebiliyoruz. İş süreçleri ve iş ortaklıkları bu iletişim ağlarının varlığında hiç olmadığı kadar kolay ve daha pürüzsüz. Faydalarını bir tarafa bırakırsak, bize verilmiş olan daha önce benzeri görülmemiş bu erişim, online hayatı kolaylaştırmak için uygulanan bu buyruklar belki de aşırı bağımlılık ile sonuçlandı gibi görünüyor.

Tamamlayan mı? Yerini Alan mı?

İki çeşit kullanıcı tipi olduğunu düşünürsek; bir tarafta offline sosyal hayatlarını online ile tamamlayanlar ve diğer tarafta ise offline hayatları ile online hayatları yer değiştirenler. Tahmin etmek zor değil ki; ilk durum ikinciye kıyasla daha sağlıklıdır. Herkesin buluştuğu ortak bir düşünce olarak; sosyal etkileşim, ne söylendiğinin yanında nasıl söylendiğinden de meydana gelmektedir.

Metin temelli iletişimin görsel ipuçlarının eksikliğini telafi etmek için his simgeleri ortaya çıkmıştır. Buna rağmen, bu simgelerin bile yetersiz geldiği anlar yaşayabilmekteyiz. Telefon aracılığı ile duyduğumuz ses tonu, iki boyutlu ortamlarda his simgelerinden çok daha iyidir. Yüz yüze etkileşimlerden bahsederken, bütün vücut dili, yüz ifadeleri ve sesi dikkate almak gerekmektedir. Offline sosyal etkileşmlerin, online olanların yerini alması çok daha zordur.

İki Dünya Arasında Denge Kurmayı Başarmak

Online sosyalleşmek için offline geçirdiğimiz zamanlara oranla daha fazla zaman harcıyoruz. Rahatlık bölgesi olan online dünyaya bir kez yerleştik, bu nedenle bu dünyadan çıkıp insanlarla gerçek etkileşime girmek çok zor olacaktır.

“Online etkileşimlerin offline etkileşimlerinizin yerini almasına izin vermeyin.”

Offline sosyal iletişim alanlarını online aktiviteler ile genişletmek – örneğin; sosyal ağ sitelerini kullanarak arkadaşlarla sohbet etmek gibi – dengeyi kurmak için oldukça doğru bir yol olacaktır. İşin özü, offline ilişkilerimizin varlığını korursak hem daha güçlü kalırlar hem de online aktivitelerle beraber daha da güçlenirler.

Sonuç olarak, sosyal etkileşimin kalitesinin online olduğumuz zamanlardan çok offline alanın içinde var olduğunun farkına varmak gerekir. Bunu görebilmenin tek yolu, sürekli küçük ekranların arkasına saklanmak yerine arkadaşlarımızla daha çok offline zaman geçirmektir. Önceleri, her haftamızı arkadaşlarımızla vakit geçirerek harcardık. Zamanla koparmakta olduğumuz bağları yeniden deneyimlemeye başlayacağız. Doğal olarak ve yavaş hareketlerle iki dünya arasında sağlıklı bir denge kuracağız. Online sosyal hayatlarımızın sorumluluğumuz olmak zorunda olmamasını kavrayacak; fakat sosyal hayatımızın baştan sona vaad ettiği rahatlığı görmezden de gelmeyeceğiz.